Vicdan Sorgulatan Bir Kitap; Huzursuzluk

2 Ağustos 2017 Çarşamba

Merhaba sevgili okur,

Uzun süredir blogumda güncelleme yapamıyordum. Ancak istatistikleri incelediğimde buna rağmen bloguma giriliyor olması ve geçmiş yazılarımın incelenmesi beni ne denli mutlu etti anlatamam! Sevgi pıtırcığı oldum bir anda. :) Ben de hem sizlere teşekkür etmek hem de artık blog güncellemesine devam etmek için bu yazıyı kaleme aldım. Beğenerek okumanız dileğiyle...

Livaneli okumaya ile Senerad kitabı ile başladım. O kadar çok sevdim ki kitabın dokusunu, karakterleri, hikayesini herkese öneriyor ve okutmaya çalışıyordum. Serenad ile başlayan Livaneli okurluğumu diğer kitaplarına da sadık kalarak göstermem gerektiğini düşünürüm hep. 

Fotoğraflarla Balat

17 Eylül 2016 Cumartesi

Merhaba,

 Kardeşime çektiğim sünnet fotoğraflarından sonra uzun süre çekime çıkamamıştım. Dokuz günlük bayram tatilini fırsat bilerek Balat'a gittim. İstanbul'da uzun zamandır yaşıyor olmam ve buna rağmen Balat'a pek uğramamış olmanın verdiği huzursuzlukla yeni şeyler keşfetmenin verdiği haz birbirine karıştı diyebilirim. :)

O Benim Canım! :)
Yıkıntıların arasında umutla oyun oynayan çocuklar, tarih, evlerin pencerelerinden bile fışkıran yoksulluk diğer yandaysa mahalle aralarında havalı kafeler, farklı kimliklerin bir arada ki yaşam mücadelesi ve bambaşka hayatlar. İnsan şaşırıyor bu kadar farklılığın bir arada olmasına ve hayran kalıyor. En azından ben, hayran kalındığını -ve kaldığımı- düşünüyorum.

İşte Fener- Balat çekiminden birkaç kare;
Vatandan Vazgeçmeyiz temalı... :)
Bir Küçük Mutluluk

Rengarenk Balat Evleri

Küçük Arap Dostumuz Uzaklaşacağımızı Anlayınca...

Fener Rum Lisesi


Umutla...

29 Haziran 2016 Çarşamba
















Biz yine de umuda dönüp sırtımızı
bekleyeceğiz
tüm karanlıkların aydınlanmasını.

Atatürk Havaalananında gerçekleşen hain saldırıda yaşamını yitiren tüm vatandaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum...

Bir İyilik Hareketi; Faili Meçhul Kıyak

23 Haziran 2016 Perşembe


 Ayşe Arman'ı severek takip ederim, 'Faili Meçhul Kıyak' hareketini de onun Tunç Kılınç ile yaptığı söyleşisinden sonra keşfettim. 

İlk başta bana 'Askıda Kahve' ve 'İhtiyacın Yoksa As, İhtiyacın Varsa Al' projelerini anımsatsa da bu kıyak hareketi de oldukça sevdim diyebilirim. :) Hatta hemen Tunç Kılınç'ın fikir atölyesine giriş yapıp, kendi kartlarımı çıkarttım. 
Nasıl bir kıyak hareket ki bu kart mart, hayırdır? Evet, bu kıyak hareketi gerçekleştirdikten sonra ardınızda bir kart bırakıyorsunuz. Tek dileğiniz bıraktığınız kartın daha çok insana ulaşması, "Sende bi' kıyak yap" diye resmen iyiliğe teşvik ediyorsunuz! Dileğimiz Faili Meçhul Kıyak hareketinin yayılmasıdır efendim.

Sonsuzluğa Uzanan Yolda; Deniz Gezmiş

Yine, bu yapıtı okurken zihnimde hiç unutamayacağım bir sahne canlanıyor. İki aylık muhabirlik sürem içerisinde Cumhuriyet Bayramı’nda çekim yapmıştım. Ellerinde bayraklarla, ellerinde üç fidanın- Nazım’ın posterleriyle gezen onlarca insan vardı. Onları çekmiştim, haber yayınlanmıştı. Sırf bunun için “Bu Cumhuriyet Bayramı, Deniz Gezmiş'i niye çekiyorsun? Onun ne işi var bu haberde? Herkes beni arıyor, herkes çok kızgın!” diye azar işittiğim eski patronum. 

Abim Deniz
 Abim Deniz yayımlanalı iki yıl oldu ancak ben yeni okuyabildim kitabı. Deniz hakkında biraz daha bilgilenmek için, kardeşinin gözünden onu görmek için, Dündar’ın anlatımını sevdiğim için. Evet, kitabı daha önce okuyamadığım için pişman oldum ama kitabı bitirdiğimde hissettiğim tek duygu bu değildi. Öfke, kızgınlık, pişmanlık, merhamet, minnettarlık hepsi iç içeydi.

 Hamdi Gezmiş, Deniz hakkında yanlış bilinenleri değiştirmek için, birilerini susturmak için, Deniz’i bize daha iyi tanıtabilmek için hafızasını ve arşivini açıyor, Dündar ile yola koyuluyorlar. Yalnız aile büyüklerinin yanında dingin ve saygılı olan Deniz, bozuk düzene karşı ise hep fırtınalı ve hırçın. Kitapta küçük kardeş Hamdi Gezmiş sık sık ağabeyinin her zaman kendisinden daha cesur olduğunu dile getiriyor ve “Ben onun kadar cesur değildim.” diyor. İki kardeşin yolu hapishanede çok kesişiyor. Kimi zaman ağabeyini ziyarete giden Hamdi, gün gelince üzerine atılan iftiradan dolayı ağabeyiyle aynı koğuşu paylaşıyor. En büyük kardeş Bora Gezmiş’in siyasi meselelerde pek gözü yok.
 
 Hamdi Gezmiş, hapishane anılarını anlatırken Deniz’in orada kazandığı becerilerinden bahsediyordu. E kolay değil tabii hapishanede yaşamak. Eksik olan her şeyin çaresini bulan Deniz, vişne bulamadıkları için kiraz reçeliyle yetinmeyi de öğreniyor, üstüne üstlük reçeli de kendisi yapıyor! Her konuda becerikli olan abimiz Deniz gülmeyi hiç unutmuyor. Neşeli, esprili üslubunu yitirmeyen, son anına kadar okumayı ve öğrenmeyi seven birinden bahsediyoruz.  Deniz, babasına yazdığı bir mektubunda okuma alışkanlığıyla ilgili şu ifadeyi kullanıyor; “Vaktimi bol bol kitap okumayla geçiriyorum. Okumaya doymak olmuyor. Ölene kadar doymıyacağım.”

Dinmiyor Bu Acı

8 Haziran 2016 Çarşamba

 "Ne güzel bir mevsimdeyiz değil mi?" diye başlayan umut dolu bir yazı yazmak için oturdum bilgisayarın başına. Fakat bir süre sonra fonda dinlediğim hareketli müzik içimdeki hüznü durdurmaya yetmedi. Havanın güneşli olması belki umudumuzu yitirmemek gerektiğini hatırlatıyor ama gencecik insanları kaybettiğimiz gerçeğini değiştirmiyor.

 Öyle bir devirdeyiz ki... Her gün bombalar patlıyor, onlarca insanı kaybediyoruz, şehit veriyoruz yine de yaşamaya devam ediyoruz. Etmek zorunda olduğumuz için. Uyutuluyor muyuz, uyuşturuluyor muyuz bilmiyorum. Bu acı daha ne kadar sürecek bilmiyorum. Annelerin göz yaşı dinecek mi, evlatlar artık vatan için ölmek yerine umut dolu buluşlar yapabilecek mi, en azından sokaktayken can güvenliği olduğunu düşünerek yürüyebilecek mi bilmiyorum...

Ah iki gözüm

13 Mart 2016 Pazar

Ne aşka vakit ayırabiliyor insan,
ne de biraz mutluluğa,
ne yaş akıyor gözden,
ne de duruyor dünya.

Ah iki gözüm ,
yapma!
Hayatının baharında,
kalkta diren dünyaya.